16 Aralık 2007 Pazar

Son Mektup

http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=r2&haberno=7521

Yazıya şu linkle başlarsak ,kitabı yazan Andrei Gorz' un ve kitabı yazdığı eşinin artık hayatta olmadığını öğrenmiş oluruz.
58 yıllık bir aşk hikayesi insan garipsiyor. Nasıl bir özveridir nasıl bir paylaşımdır bu.
Gorz , mektubunda aşkının derinliklerini bizlerle paylaşmış . Hoş .. paylaşmak istermiydi bunu sonradan mı yayınlandı bu kitap nasıl oldu bilmiyorum ama.. Ancak güzel olmuş , bize de ne "aşklar var!" dedirtiyor .
Gorz, eşini ilk gördüğü zamandan bu tarafa anlatmaya başlamış . O hareketli yıllarda birbirlerine nasıl destek olduklarını , başkaları tarafından "hastalık derecesinde titiz" olarak nitelendirilen ilişkileirinin nasıl geliştiğini anlatmış. Hayatın bütün zorluklarını birlikte göğüslemeleri , bütün olumsuzlara rağmen hayattan birlikte zevk almayı başarmaları ve mütevazi hayatlarından hiç bir zaman vazgeçmemeleri , parayı önemsememeleri beni çok etkiledi.
There is no wealth but life.

İktidara Karşı Adalet

Henüz bitirdiğim 70 sayfa kadar bir kitaptan bahsetmek istiyorum biraz. Aslında tartışmayı oluşturan konular bu 70 sayfada anlatılıp anlaşılacak türden şeyler değil . Sadece insan, Chomsky ve Foucault'un bakış açılarındaki farklılıkları görebiliyor .
Tartışma daha çok insan doğası dediğimiz şey ve bilimsel bilgi etrafında odaklanıyor . Chomsky'nin sık sık kullandığı insan doğası kavramından biraz bahsedelim .Chomsky bu insan doğası kavramına , kendi geliştirdiği dilbilim kuramıyla çıkış buluyor . Örneğin bir çocuk düşünelim dili, kelimeleri yeni öğrenmeye başlayan bir çocuğu . Öğrendiği parça parça kelimeleri sindirip nasıl bir anda bir dili konuşçak hale gelebiliyor? Bu sıçramayı nasıl yapabiliyor? İşte Chomsky , insanın bu sıçrama yaptığı durumu ortaya çıkaracak bir ön fiziksel bir belirlenim olduğunu(belki şu an açıklayamadığımız) düşünüyor. Foucault'a göre ise insan doğası dediğimiz şeyin yaşadığımız çağdaki "epistem" ile sınırlı olduğunu düşünüyor. Peki Chomsky'nin yorumuyla ilgili ne düşünüyor? Zaten kendisi de, insanın , Chomsky'nin bahsetttiği türden bir yaratıcılığıyla ilgili pek çaba harcamadığını daha çok onun tarihsel epistemolojik gelişimiyle ilgilendiğini belirtiyor.
Daha sonra bilimin ve bilimsel bilginin gelişiminin nasıl yorumlanması gerektiği, güvenilirliği acaba gerçekten bi yaratım sürecinin işleyip işlemediği ( ki ben işlediğini düşünüyorum) üzerinde tartışıyorlar. Foucault daha çok bilginin tarihsel olarak dönüştürüldüğünü söylüyor . Ama tümevarımsal sıçramaları kabul etmiyor .
Kitabın ilerleyen sayfalarında adalet kavramı üzerinde biraz duruluyor. Adalet diye bahsedilen şeyi hangi referansa göre değerlendireceğimiz ayrı bi sorunsal. Biz adaleti , ideal toplumu ve insan doğasını referans alıp ona göre adil veya değil ; diye mi ayıracağız ? Bunu yaparak bizim epistemimizle sınırlanan bir adalet anlayışında kalma riskine girmiş olmayacak mıyız? gibi sorular kaldı geriye . Dediğim gibi kitabı daha çok; insan doğası , bilgi ve adalet konularında sorularınızı arttırarak sonlandıracaksınız.

15 Aralık 2007 Cumartesi

Geleneksel İnsansızlaşma Deneyimleri

Son zamanlarda çok yorulduğumu farkettim zihinsel olarak.Bunun sebepleri az-çok belli benim açımdan.
Bayram tatili için izmirdeyim. Buraya ve evdekilere alışmak ayrı bi zor. Burada hayatın Denizlideki hayatımdan çok farklı ilerlediğini görüyorum her geldiğimde .Sanki sistem üstüme üstüme geliyor çekemiyorum dayanamıyorum..denizli daha iyi belki bu bakımdan
Neyse 3-5 gün hiç bi insanla görüşmemeyi kitap okuyup bilgisayar başında oturup kahve içip sıçıp sevgilime mesaj çekmeyi düşünüyorum .Belki bu sürede kendimi yenilemeyi başarırım ve hayatımla ilgili bazı kararları kafamda netleştiririm diye düşünüyorum.
Reading: İnsan Doğası-İktidara Karşı Adalet ( Foucault-Chomsky tartışması)
Listening : Kara Güneş - Track 8 ( adı her neyse:) )

8 Aralık 2007 Cumartesi

Sistem karşıtı bir hayat gerçekten mümkün mü?

Kaç zamandır aklımı kurcalayan ve kurcalamaya da devam edicek bişey heralde bu . Neden durup durup bu aklmı kurcalıyo derseniz. İnsan sosyal çevresinin değişmesiyle , arkadaşlarıyla ,sevgiliyse yaşadıkça bunları tekrar tekrar sorgulama gereği duyuyor bence. Peki nedir sistem karşıtı bir hayat? nasıl olmalıdır? Bence ,sistemi tüm nüveleriyle argümanlarıyla reddedebilen bir yaşam biçimi olmalıdır . Peki bu günümüzde çokluğun içinde ne kadar mümkün? Bilemiyorum açıkçası.
Bu bahsettiğimiz yaşam biçimi aynı zamanda sistemin yeniden üretimine de hizmet etmemeli. Peki nasıl olucak nasıl? Bu üret-tüket ilişkisinden çıkmak gerekiyor. İşin reddi? Peki sonra?
Ne biliyim çünkü artık alışveriş merkezlerinden uzak durmak , markalardan sakınmak vs. gibi şeyler bile artık anlamını yitriyor gibi . Eğer öyleyse , napıcaz ? Koyver gitsin deyip düşünmeden mi yaşıyacaz? Öyle yapıcaksak , yani düşündüklerimizi , okuduklarımızı hayatımızda gerçekleştiremeyeceksek ne anlamı olur o antikapitalist tavrın , sistem karşıtlığının?
Bu konuda kişinin tavır takınıp komple bir sistemi karşısına alması gerçekten zor. Onun yerine kendini kalabalığın tatlı rahatlığına bırakmak daha hoş geliyor