15 Haziran 2008 Pazar

Ezilenlerin Pedagojisi


Merhaba , uzun süredir pek bişey göndermemişim buraya. Paolo Freire'nin " Ezilenlerin Pedagojisi " üzerine çıkardığım notlardan özet benzeri bikaç değinme gönderiyorum .. Hoş kalın.



Ezilenlerin Pedagojisi

Bir Özgürleşme Pratiği Olarak Eğitim




Conscientizaçao : Sosyal , siyasi ve ekonomik gelişmeleri kavramak ve gerçekliğin insanları ezen koşullarına karşı harekete geçmek için gereken öğrenme süreci anlamına gelir.



I.Bölüm


Ezilenlerin varoluşşal koşullanmaları , onları özgürleşme çabası yerine “ezen olma” özlemine iter. Yani , karşı kutubuyla özdeşleşmek.

Ezilenlerin içine düştüğü bir durum da özgürlüksüzlüğe uyum sağlamanın güvenliğidir. Bunun nedenleri arasında diyalog karşıtı ilişki biçimlerinin etkin olduğu ilerleyen kısımlarda göreceğiz.

Ezilen ve ezen için de görev , ezilmeyi doğuran somut durumun dönüştürülmesidir. Bunun için de nesnellik ve öznelliğin diyalektik ilişkisinden bahsetmek gerekir.(( Bourdieu'yu aklıma getirdi)) . Ezen , ezilen arasındaki ilişkiyi ortaya sermek için farklılıkların adaletsizliklerin bir nevi rezilliklerin daha rezilleştirilmesi gerekir.

Devrimci mücadelede için de şu söze bakalım: “ parti kitlelere kendi eylemlerini açıklamak zorundadır. Böylece proleterya devrim deneyimlerinin sürekliliğini sağlamakla kalmayıp , bu deneyimlerin gelişimini de bilinçli ve aktif olarak ilerletmiş olur “ Lenin'in Düşüncesi , G.Lukâcs . Parti kitlelere kendi eylemlerini açıklayabilmelidir.

Özgürleştirici eylem uygulaması nasıl mümkün olur? Bunun için siyasi iktidar gerekiyorsa bu da ezilenlerde yoksa?

Kendilerini de ezenleri de özgürleştirecek olan ezilenlerdir. Ezenler ne başkalarını ne de kendini özgürleştirebilirler. Bu nedenle ezilenlerin içinde bulunduğu çelişkiyi iyi çözümlemek gerekir. Eğer ezilenin amacı insan olmaksa ; bu , çelişkinin ögelerini ters yüz etmekle olmayacaktır.

Kimse tek başına kendi çabasıyla kendini özgürleştiremeyeceği gibi kimse de başkası tarafından özgürleştirilemez. Doğru yöntem diyalogtan geçer. Ezilenlerin özgürleşmeleri için mücadele etmeleri gerektiğine ikna olmaları gerekir. ( sahte katılım değil yükümlülükleri olan bir girişim)


II.Bölüm


Özgürleşme pratiği olarak bir eğitim istiyorsak öncelikle anlatıcı-dinleyici eğitim modelini yıkmalıyız. Bu modelde öğrenci , sürekli edilgen konumda kalır ve içi doldurulacak nesneler haline getirilir.

Öğrencilerin yatırım nesneleri , öğrenci ise yatırımcı olur. Öğrencilerin yatırımları kabul ve tasnif edip yığmakla yükümlü olduğu bu modeli bankacı eğitim modeli olarak adlandırıyoruz.

Eğitim çalışması , öğretmen-öğrenci çelişkisini çözümlemekle işe başlamalıdır Bu modelde öğretmen öğretir , her şeyi bilir , düşünür , disipline eder , seçer uygular ; öğrenci ise ders alır, hiçbir şey bilmez , hakkında düşünülür , disipline olur , uyarlanır.

Öğrenciler kendilerine dayatılan rolü ne kadar kabullenirlerse , dünyayı kabule o kadar yatkın olurlar.

Bankacı eğitim modleinde eğitilmiş insan , uyumlulaştırılmış insandır; çünkü dünyanın içine daha iyi uyar. Ezenlerin amacına uygundur çünkü onların huzuru insanların , dünyayı ne kadar az sorguladıklarına bağlıdır.

Bu model “ yaşamseverliği” teşfik etmez tam tersine “ ölümseverliği” teşfik eder. Ölümsever kişiler , mekaniş şeyleri sever , canlı şeyleri cansız şeylere dönüştürmenin dürtüsü yönetir onları. Deneylerdne çok anılar , varolmaktan çok sahip olmak önem taşır. Denetime tutkundur , denetlerken yaşamı öldürür.

Özgürleşmeye gerçekten bağlananlar bu modeli kesinlike reddetmelidir insanları boş kaplar olarak gören eğiticilik idelaline son verilmelidir. İnsanların dünyayla ilişkilerinde problemleri tanımlama pratiğini idealine almalıdır.

Özgürleştirii eğitim idarek edimlerindne oluşur , bilgi aktarımından değil.

Otorite bu süreçte özgürlüğün safında olmalıdır , karşısında değil. Burada kimse kimseye ders vermez , kimse de kendi kendine öğrenmiş değildir.

Özgürleştirici eğitim modelinde insanların tarihsel varlıklar olduğu unutulmamalı ve amaç var olan doxaları(kanaat), logos'a(gerçek algı) dönüştürmek olmalıdır. Bu bilinci var eden dünya , bu bilincin dünyası haline gelecektir.. Kadercilik de , değişim ve sorgulama güdüsüne yenik düşecektir.

(( Şiddet , az sayıda insanın ötekilerin sorgulama sürecine girmesini engellediği her durumdur. ))

Devrimci süreç içinde , geçici olarak bir bankacı model düşünülemez . İlk andan itibaren diyalogçu , devrimci eğitim olmak zorundadır.


III.Bölüm


Diyalogçu eğitim modelinin özü olarak söz alınmalı. Söz , düşünme ve eylem içermeli. Ancak söz , bir veya iki kişiye ait olmamalı , herkeste bu hak olmalı .

Diyaloğun sürmesi için tarafların alçakgönüllüğünü koruması gerekli .

Eğitmenlerin de insana inançları olmalı. Eğitmenin kendi organize ettiği , konuları belirlediği model yanlıştır. Çünkü o insanları sadece eylemlerinin nesneleri olarak görür. Oysaki tasarılar ; doğrudan doğruya yöneldiği durum içindeki insanlarla düzenlenmelidir.

Birçok devrimci de halkın desteği için yukarıdan aşağıya planlayarak bankacı eğitim modeline kapılırlar. Kitlelere kendi dünya görüşlerine göre yaklaşırlar ama halkın gerçeklerine denk düşmeyen projelerdir bunlar.

Devrimcinin rolü , halkla birlikte özgürleşmektir , özgürleştirilmektir , halkı “ kazanmak” değil.

Siyasetçi ve eğitimcilerin söylediklerinin anlaşılmadığı sıklıkla görülür. Çünkü dilleri hedefledikleri insanların somut durumuyla ilişkisizdir. Dolayısıyla söylenenler yabancılaşmış nutuklardan ibaret kalır.

İnsan hayvandan farklı olarak kendi ürünüyle özgürce karşı karşıya gelebilir. Hayvanlarda praxisten söz edilemez. Praxis olmaksızın meydana gelen hayvan etkinliği de yaratıcı değildir. İnsanın dönüştürücü faaliyeti ise yaratıcıdır. Gerçekliğin inşası , bunun durağan olmadığı ve insan-dünya arasında ilişkisel olarak geliştiğinin kavranmasıyla olur.

Eğitimci ,bir program hazırlayamayacağı gibi kendisinin de önceden belirlediği yol tarifleri de yapamaz.

Bir konusalın araştırılması , insanların düşünmesinin araştırılmasını içerir: Bu düşünme de sadece ve hep birlikte gerçekliği ortaya çıkarmaya çalışan insanların içinde ve arasında meydana gelir. Düşünüşleri hurafeci , naif olsa bile insanlar ancak , varsayımlarını eylem içinde yeniden düşünce süzgecinden geçirirlerse değişebilirler. Bu süreci de fikir üretmek ve bu fikirlere dayalı hareket etme ( başkasının fikirlerinin tüketimi değil) oluşturmalıdır.

Bu çalışmalar sırasında grup içinde gönüllülere ihtiyaç duyulacaktır. Bu gönüllüler o bölgede bir dizi araştırma yapmalıdır. Anketler , fotoğraflar, kısa filmler.. Bu araştırmalar sırasında halkın konuşma şekli, yaşam biçimleri , çalışırkenki davranışları , aile ilişkileri dikkatle incelenmelidir. Her gözlem ziyaretinden sonra tartışmaya açılacak raporlar hazırlanmalıdır. Bu raporlar ve değerlendirme toplantıları ışığında program içeriği oluşturulabilir. Kuşkusuz bu ; yukarıdan alınan kararlara dayalı programdan daha başarılı olacaktır.

Bundan sonraki aşamalarda ise kısım kısım , kodlamalar konu yelpazesini oluşturur ve kodlar çözülmek üzere tartışılır. Bu sırada katılanlar dünya hakkındaki gerçek bilinçlerini açığa çıkarırlar. Böylece kendi davranışlarına şimdiki analizler ışığında dışardan bakabilirler. Bu idrakın meydana gelmesiyle gerçeklikle ilgili başka bir anlayışa sıçrayabilirler. (önceki idrakın idrakı)

Tartışmalarda resimler, fotoğraflar , dergi yazıları üzreinde durulabilir. Örneğin aynı olayın farklı gazetelerde farklı yorumlanışı. “Niçin aynı olayı değişik gazeteler farklı yorumluyor?” Bu uygulama eleştiri duygusunun gelişimini sağlar ve kendilerine yöneltilmiş “ duygulara” edilgen tepkiler veren nesneler olarak değil , özgürleşme çabasındaki bilinçler olarak tepki gösterirler.


IV.Bölüm


İnsanların , hayvanlardan praksisi olmasıyla ayrıldığını söylemiştik. Hayvanlar çalışmadıkları için insanın yaşadığı gibi dünyanın içinden sıyrılıp onu nesneleştirip dönüştürme yoluna giremezler.

İnsan faaliyeti kuram ve praksistir. Lenin'in “ Devrimci kuram olmadan devrimci harekette olamaz “ sözü de devrimci düşün ve eylemle gerçekleştirileceği anlamına gelir. Bu devrimci süreçte önderler düşünen , ezilenlerde sadece yapanlar olarak tasarlanamaz. Eğer halka gerçekten adanmış önderlerden oluşuyorsa bu yapı , dönüştürme sürecinde temel rolü de halka vermelidir. O yüzden önder dediğimiz kişiler kitleleri manipule eden insanlar olarak görülmemelidir. Önderler koordinasyonu belirlemelidir.

Devrimci praksis de egemen seçkinlerin praksisinin karşıtı olmak zorundadır. Devrimci praksis bir birliktir , önderler ezilenlere mallarıymış gibi davranamazlar.

Manipulasyon , sloganlaştırma , “ yatırım yapma” , emir-komuta , kural belirleme devrimci praksisin bileşenleri olamazlar.

Halkla diyalog , her gerçek devrimin radikal gerekliliğidir. Bu bir devrimi devrim kılan , onu darbeden ayırt eden özelliktir. Kimse darbeden diyalog beklemez sadece kandırma ( meşruluk) veya iktidar beklenir.

Bazıları devrimin iletişim olmaksızın bildirilerle gerçekleşmesi gerektiğini , bu arada diyaloğun süreceğini ve devrim kazanılınca o zaman müthiş bir eğitim çabası gerçekleştirileceğini ileri sürerler. Dahası , iktidarı almadan özgürleştirici eğitimin mümkün olmadığını söyleyerek haklı göstermek isterler. Önderlerin iktidara gelmeden önce eleştirel bir eğitim tavrı alabilmeleri mümkün olduğunu reddettikleri zaman kültürel devrime uzanan kültürel eylemin niteliğini de reddetmiş olurlar.

Boyun eğdirme: Diyalog karşıtı eylemin baş özelliği boyun eğdirme zorunluluğudur. Öteki insanlarla ilişkisinde diyalog karşıtı kişi onlara boyun eğdirmeyi amaçlar . Giderek artan ölçüde ve en sertinden en inceliklisine , en baskıcısından en sefkatlisine her araçla.

Boyun eğdiren , boyun eğenlere kendi hedeflerini dayatır , kendi çizdiği sınırlara göre yeniden biçimlendirir , onlar da bunu içselleştirir.

Ezenler bunun için dünyayı gizemleştirmek zorundadır, mitleştirmek. Mesala patronundan rahatsız olanın rahatça başka bir iş arayabileceği miti , her çalışkan kişinin girişimçi olabileceği miti , genel eğitim hakkı miti , insanların eşitliği miti .


Böl ve yönet: Ezenler , ezilenlerin her türlü birleşme girişimlerini sakıncalı olarak görüp “ “tehlikeli” addedecektir. Çünkü birbirinden kopmuş grupların kontrolü daha kolay olacaktır.


Manipulasyon: Tıpkı boyun eğdirme gibi manipulasyon , kitleleri egemen seçkinlerin hedeflerine uyumlu hale getirmek için kullanır.

Manipulasyonda da yine mitler oluşturulur. Ulusal burjuvazi övülür. Bireylere burjuvaca bir kişisel başarı hırsı aşılanır.


Kültürel İstila: Kültürel boyun eğdirme saldırıya uğrayanların kültürel özgünlüklerini yitirmesine yol açar , saldırıya uğrayanlar zamanla istilacıların normlarını benimserler.

İstilaya uğrayanlar ne kadar kendilerine yabancılaşırsa , istilacılara o kadar çok benzemek , onlar gibi giyinmek , onlar gibi konuşmak isterler.

Aile içindeki otoriter yapılar çocukların daha küçüklükte bu ana-baba otoritesini içselleştirmelerini sağlar.

Evdeki hava aynı şekilde okulda devam edecektir. Yine evdeki gibi yukarıdan aşağıya benimsenmek zorunda olunan kurallar oluşturulmuştur. Bunlardan biri düşünmemektir.


Diyalogcu kuramın bazı ögeleri:


İşbirliği , diyalogcu eylemde özneler dünyayı dönüştürmek için birlikte çalışmalıdır. İş birliği için bütünleşme gerekir , bütünleşme kaçınılmaz olarak işbirliğini getirecektir. Devrimci önderler , halkın bizzat içinde kendilerni varetmelidirler.


Özgürleşme için birlik

Örgütlenme

Gerçek otorite sadece iktidarın el değiştirmesi ile onaylanmaz , temsilci olarak seçilme ya da eğilimde fikir birliği yoluyla sağlanır. (( nasıl bir temsil?))

Amaç ,otorite haline gelmiş bir özgürlük anlayışına dayalı örgütlenme olmalıdır.

Diyalogcu eylem kuramında örgütlenme otoriteyi gerektirir , bu yüzden otoriter olamaz ; özgürlük gerekir , bu yüzden dizginsiz olamaz.

Hiç yorum yok: